Avrupa Konseyi'nin yasama organı Parlamenter Meclisi (AKPM), 18-20 Mayıs günlerinde İstanbul ve Ankara'da temas ve incelemelerde bulunmak üzere iki raportörünü gönderdiğini duyurdu.

AKPM'nin atadığı raportörler, Gezi Davası kapsamında Osman Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet ve yedi kişiye 18'er yıl hapis cezasının verilmesinin ardından ilk kez Türkiye'de olacaklar.

Kavala'ya ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesinin ardından gerçekleşecek temasların, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nce başlatılan ihlal süreci açısından da önem taşıdığı biliniyor.

BBC Türkçe'nin haberine göre; İngiliz parlamenter John Howell ve Letonyalı parlamenter Boris Cilevis, 18-20 Mayıs günlerinde Osman Kavala için İstanbul ve Ankara'da olacaklar.

Avrupa Konseyi'nden Osman Kavala kararı - Dünya Gazetesi

AKPM tarafından araştırma ve bilgi toplama amaçlı (fact-finding mission) kapsamında Türkiye'ye gönderilen raportörler, Adalet Bakanlığı temsilcileri, adli merciler ve cezaevleri ile ilgili birimler, baro ve avukatlar, sivil toplum temsilcileri ile bir araya gelecek ve bu incelemelere ilişkin ilk gözlemlerini 24 Mayıs'ta ilgili komisyona aktaracak olan gözlemciler, daha sonraki dönemde AKPM'ye raporlarını sunacak.

Türkiye, kurucu üyeleri arasında olduğu Avrupa Konseyi ile ciddi iki ayrı sıkıntılı süreç geçiriyor. Bunlardan ilki AKPM tarafından 2017'den bu yana sürdürülen siyasi denetim süreci ve diğeri ise Türkiye'nin iş insanı Osman Kavala ile ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını uygulamaması nedeniyle konseyin siyasi organı Bakanlar Komitesi tarafından Şubat 2022'de başlatılan "ihlal prosedürü."

Bu her iki ciddi süreci birbirine bağlayan temel unsur, Türkiye'nin insan hakları ve demokrasi ile ilgili olarak Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan zorunluluk ve taahhütleri onurlandırmaması olarak görülüyor.

AKPM, Nisan 2017'de yaptığı oylama sonucunda, Türkiye'ye karşı denetim prosedürünü başlatmış ve Avrupalı milletvekillerinin büyük çoğunluğunun oyuyla başlatılan prosedürün nedeni olarak da Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konusunda ciddi gerileme içinde olması ve özellikle uygulanan olağanüstü hal kapsamında ciddi insan hakları ihlallerini saptanması olarak gösterilmişti.

Türkiye'nin bu siyasi denetimden çıkması için yerine getirmesi gereken sekiz koşul bulunuyor ve bu koşullar arasında;

Türkiye'den Avrupa Konseyi'ne Kavala yazısı

OHAL'in kaldırılması, Meclis iradesini by-pass edecek OHAL kararnamelerinin yayımlanmaması, kamu görevlilerin kitlesel işten çıkarılmalarının sona erdirilmesi, tutuklu siyasetçi ve belediye başkanları ile gazetecilerin serbest bırakılması, medyanın ifade özgürlüğünün güvence altına alınması ve anayasal değişikliklerle ilgili olarak Venedik Komisyonu'nun tavsiyelerinin uygulanması yer alıyordu.

Aslında Howell ve Cilevis, aynı görev kapsamında 24-25 Mayıs'ta Ankara'da resmi temaslarda bulunacaktı ancak Kavala kararının açıklanması üzerine bu ziyaret iptal edildi ve böylece AKPM, Türkiye'nin siyasi denetimden çıkmasına ilişkin diyalog sürecini devam ettirmeyeceği mesajını vermiş oldu.

Bunun yerine raportörleri daha çok Kavala davasını incelemek üzere Türkiye'ye gönderen AKPM Başkanı Tiny Cox, iş insanına verilen cezayı "şok edici" olarak nitelemiş ve Bakanlar Komitesi'nin ihlal prosedürünün işlediği uyarısında bulunmuştu.

KAFTANCIOĞLU İÇİN DE TÜRKİYE UYARILDI

En son CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verilen yaklaşık 5 yıl hapis cezasına en çok tepki veren kurumlardan biri de yine AKPM oldu. Türkiye raportörleri Howell ve Cilevis, Kaftancıoğlu ile ilgili kararın açıklanmasından sonra yaptıkları ortak açıklamada, "Canan Kaftancıoğlu'nun yeri siyasi arenadır, cezaevi değil. Türk yetkilileri anti-demokratik uygulamalara son vermeleri için uyarıyoruz" dediler.

Raportörler, yargıyı kötüye kullanarak muhalif seslerin kesilmeye çalışıldığının altını çizerken, bu durumun Türkiye demokrasisi için ciddi bir tehlike oluşturduğunu da belirttiler. Bu gelişmeleri gelecek rapora yansıtacak olan raportörlerin görüşlerinin, hem denetim süreci hem de Kavala davası ile ilgili başlatılan ihlal prosedürünü yakından ilgilendireceği biliniyor.

TÜRKİYE, 'İHLAL PROSEDÜRÜ' KAPSAMINDA YAPTIRIM UYGULANACAK İLK ÜYE OLACAK

Türkiye ile Avrupa Konseyi arasındaki en ciddi konunun Bakanlar Komitesi tarafından başlatılan "ihlal prosedürü" olduğu biliniyor.

4000 TL ödeme verilecek: Vakıfbank duyuru yaptı 4000 TL ödeme verilecek: Vakıfbank duyuru yaptı

Konseyin siyasi organı konumundaki Bakanlar Komitesi, 2 Şubat 2022'de oy çokluğuyla aldığı karar sonrası Osman Kavala davasında AİHM'in aldığı kararı uygulamayan Türkiye'ye yaptırım yolunu açacak olan ihlal prosedürünü başlatmıştı.

AİHM, Ekim 2017'de anayasal düzeni ve hükümeti ortadan kaldırmak suçlarından dolayı hapse atılan Kavala'nın başvurusunu kabul etmiş ve Kavala'nın tutukluğunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 5.1, 5.4 ve 18. Maddelerine aykırı olduğunu saptamıştı. Mahkeme, Mayıs 2020'de kesinleştirdiği karar kapsamında Türkiye'den Osman Kavala'yı derhal serbest bırakma çağrısında bulunmuş ancak bu çağrılar yine karşılık bulmamıştı.

Bakanlar Komitesi, AİHM'in "ihlal" olduğuna ilişkin değerlendirmesi ışığında Türkiye'ye uygulanacak yaptırımı kararlaştıracak ve Türkiye, Kavala'yı serbest bırakıp AİHM kararını uygulamazsa ihlal prosedürü kapsamında yaptırıma uygulayacak ilk üye olacak.

Bu arada daha önce yaşanılanların da ışığında, AKP iktidarının hırsları sebebi ile yapmış olduğu diğer haksız tutuklama ve davalarda Avrupa İnsan Hakları kararı ile mahkum olduğu fahiş tazminat bedellerine yenilerini ekleyeceği ki, müebbet verilen Osman Kavala ve beraberinde 18 yıl mahkumiyet alan başta Mücella Yapıcı olmak üzere 7 kişi için de bu bedelin resmen bir dünya rekoru olacağı kuvvetle muhtemel.

Yani sonuç olarak, ekonomik iflasın eşiğine gelen Türkiye, AKP dönemindeki devlet garantili projeler, lüks saraylar, yolsuzluk davaları gibi bir çok kayıbı karşılarken bunun yanında haksız ve hukuksuz mahkumiyet cezalarını ödemeye de uzun süre devam edecek.