10 Ekim Ankara Gar katliamına ilişkin terör örgütü IŞİD’in Türkiye emiri olduğu iddia edilen Kasım Güler tanık olarak ifade verince ortaya ilginç iddialar çıktı.
Kasım Güler, daha önce verdiği ifadeleri reddederek, “MİT’in operasyonuyla yakalandım. 74 gün MİT’in elinde kaldım. Gözüm kapalıydı. Yerin altındaydım. İşkenceyle her şeyi kabul ettim” diyerek bu defa farklı ve çarpıcı iddialarda bulundu.
10 Ekim Ankara Gar katliamı davasının duruşması, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yapıldıve duruşmaya, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarının yanı sıra CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP milletvekilleri Kani Beko, Mahmut Tanal, TİP milletvekilleri Ahmet Şık ve Sera Kadıgil gibi isimler de katıldı.
HalkTV haberinde yer aldığı üzere dikkat çeken duruşmada, IŞİD’in Türkiye emiri olduğu iddia edilen ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) tarafından Suriye'de yakalanarak Türkiye’ye getirilen Kasım Güler tanık olarak dinlenirken dikkat çeken ifadeleri şunlar oldu;
“Rakka'da gelen ailelere yardımcı oluyordum. Halep’ten giysi, gıda gibi yardım malzemelerini Suriye’ye götürüyorduk. Ayda 2-3 sefer girip çıkıyorduk. Türkiye’den özellikle giysi getirip halka yardım ediyorduk.
2015 yılının altıncı ayında ayağım paramparça oldu. Hastanede kaldım. IŞİD adına eğitim vermedim. Silahım vardı. Yaralandıktan sonra 2 yıl yatalak, evde kaldım. İki yıl sonra ‘Artık sana aylık vermeyeceğiz’ dediler. ‘Artık çalışman lazım’ dediler.
2017 yılının son dönemleri, çıkmak istedim ama izin verilmedi. 10 Ekim olduğunda Tabka’daydım. İlhami Balı ile Adana Cezaevi’nde karşılaştım. 4-5 gün aynı odada kalmıştık. Suriye’ye geçerken beni sınırdan o geçirdi.
2021’in nisan ayında ambulans ile giderken Suriye içerisinde MİT’in operasyonuyla yakalandım. 74 gün MİT’in elinde kaldım. Gözüm kapalıydı. Yerin altındaydım. İşkenceyle her şeyi kabul ettim.
Nusret Yılmaz’ı, Suriye’de hastanede nöbet tuttuğum sırada gördüm. Yaralıydı. İfademdeki sözler bana ait ama MİT’in tehdidiyle konuştum. Türk askerini yakanlardan bir tanesinin ismi Ebu Talha’ydı.
Suriye’de her gün yüzlerce kişi Türkiye’ye geçer ve gelirdi. Bir sorun yoktu o dönem. Muhammed Cengiz Dayan ile Adana Cezaevi’nde tanıştım. Ahmet Güneş ve Muhammed Cengiz Dayan ile Suriye topraklarında görüşmedim. Bir görevleri var mı bilmiyorum.
Fursan-ül Hilafe Ketibesi’ni duymadım. Şeddade’de iki ay hastanede kaldım. 10 Ekim katliamını Rakka’dayken öğrendim. Mustafa Dokumacı ile Türkiye’de tanışmadım, DEAŞ topraklarında tanıştım, Rakka’da tanıştım. Dokumacılar Grubu’nu medyadan duydum. Dokumacı’nın öyle bir görevi, sorumluluğu olup olmadığını bilmiyorum. Dokumacı, mescitte bazen, gelen Türklerle oturup konuşurdu. Benim kod ismim Ebu Usame’ydi."
Güler’in ifadesinin ardından duruşma, müşteki avukatlarının beyanlarıyla devam etti ve müşteki avukatları, Suruç katliamı davasına ulaştırılan fakat Ankara Gar Katliamı davasına yollanmayan, davanın sanıklarının nerede olduğuna ilişkin araştırma raporlarının istenilmesini ve Suriye’de olduğuna ilişkin tutanaklar bulunan sanıklar hakkında Suriye devleti ile iade işlemlerinin başlatılmasını talep etti.
Avukat İlke Işık, 10 Ekim Ankara Gar katliamı ana davasının hükümlülerinden Yakup Şahin’in katliamdan önce, 30 Eylül 2015 tarihinde Nizip Emniyeti tarafından tespit edildiği ve bunu Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne bildirildiği halde herhangi bir şekilde işlem yapılmadığını belirtti. Işık, bu tespit tutanaklarının da dosyadan ayıklandığını söyledi.
Mahkeme heyeti ise, olayla ilgili istihbarat raporlarının getirtilmesi talebinin reddine, Suriye’de bulunduğu iddia edilen sanıklar hakkında tespitlerin sorulmasına ve varsa istenmesine, İstanbul’da yakalanan IŞİD yöneticisi Al Sumaidai ile ilgili bir soruşturma olup olmadığının sorulmasına ve varsa bir örneğinin mahkemeye gönderilmesine, Erman Ekici’nin tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı 27 Aralık 2022 tarihine erteledi.